Çocuk
gelişimi dönemleri içerisinde 1-6 yaş, oyun dönemi olarak adlandırılmaktadır.
Süt
çocuğuna oranla bu dönem çocuklarında büyüme hızı daha yavaştır. Dik durma ve
yürüme
becerileri geliştiği için hareket fazladır. Bilindiği gibi çocuklarda beyin
gelişiminin
1/3'ü
anne karnında, geriye kalanı 5 yaşına kadar tamamlanır. Beyin hücreleri
yapıldıktan
sonra
yenilenmediği için gelişme döneminde yeterli besin sağlanmazsa meydana gelen
bozukluklar
ömür boyu devam eder.
Sosyal,
duygusal ve zihinsel gelişimin hızlı olduğu bu dönem üzerinde yeterli, dengeli
ve
düzenli beslenmenin etkisi büyüktür. Oyun çocuklarında belirgin bir gelişim
eksikliği
görülmese
de, klinik bulgular 1-6 yaş çocuklarında beslenme bozukluğu bulgularına çok
sık
rastlandığını göstermektedir. Çocuk beslenmesi ile ilgili olarak yapılan birçok
araştırmada
yeni beslenme alışkanlıklarının kazanıldığı, yeni besinlerle tanışıldığı bu
dönemin
beslenme bozukluğu riski en yüksek grup olarak değerlendirilmektedir.
0yun
çocuğu beslenmesinde temel ilke; büyüme ve gelişme özelliklerine uygun çeşit,
miktar
ve kıvamındaki besinleri seçerek karşılamak; iyi beslenme alışkanlıkları
kazandırmaktır.
Bu bakımdan çocukların yemek yeme alışkanlığını kazanmasında ailedeki
büyüklerin
özellikle de annenin tutumunun çok önemli bir yeri vardır. Çocuk
büyüklerin tutumundan etkilenir. Sofrada çocuğun yanında yemeklerin hep
iyi olduğu söylenmeli,
huzursuzluk
çıkarmamalıdır. Çocuğun şiddetle yemek istemediği yiyecekleri vermekte ısrar
etmek
doğru değildir. Yemek yeme konusunda çocuk ile büyükler arasında meydana gelen
anlaşmazlıklar;
annelerin belli saatlerde ve fazla miktarda yiyecek yedirme isteklerinden
kaynaklanır.
Anneler çocuklarını başka çocuklarla kıyaslarlar. Çocuklar arasında bireysel
farklılıklar
olduğu unutulmamalıdır. Yemek sofrası pazarlık ve savaş meydanı olmamalıdır.
Çocuğun
yeterli ve dengeli beslenmesinde ekonomik olanaksızlıklar bazı kısıntıları
zorunlu
kılabilir. Bu durumda kısıntı besin değeri az olan yiyeceklerde yapılmalıdır.
Gazoz, şeker,
sakız,
çikolata vb. yiyeceklerin hem besin değeri yoktur, hem de sağlığa zararlıdır.
Bunlara
verilecek
para yumurta, süt, yoğurt gibi yiyeceklere ayrılabilir. Ayrıca hamur işleri ve
yağlardan
da
kısıntı yapılabilir.
Ailenin
geliri düştükçe, bitkisel kaynaklı besinlerle beslenme oranı arttıkça, demir
eksikliği
anemisi yaygın olarak görülmektedir. Uzun süreli görülen demir eksikliği anemisi
okul
öncesi çocuklarda yaygındır. Bu tip çocukların mental ve motor gelişim
fonksiyonlarının
yavaşladığı dikkati çekmektedir. Demir içeren gıdaların diyete ilave
edilmesi
ile hemoglobin düzeyi tekrar yükseltilebilir.
Çocuğun
önüne daima yaşına uygun gıdalar verilmelidir. Reddedilen gıdalar azar azar
verilerek
alıştırılmalıdır. Ailenin sofra düzeni, yeme alışkanlığı çocuğu etkiler. Her
cins
gıdaya
sofrada yer verilmelidir.
Bu
dönemde beslenmede en önemli sorunlar çocukların yanlış beslenme alışkanlığı
kazanmalarına
bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum özellikle malnütrisyon dediğimiz
yetersiz
ve dengesiz beslenmeye yol açmaktadır.
Anneler,
çocuklarının günlük besin ihtiyaçlarını bilmediklerinden ve beslenmeyi
karın
doyurma olarak düşündüklerinden çocuğu genellikle tek tip besinlerle beslemekte
veya
besin
değeri düşük olan besinleri vererek ihtiyacını karşılamasına engel olmaktadır.
Bunun
sonucu
çocukta büyüme ve gelişme yavaşlamakta ve durmaktadır. Hatta bazen kazandığı
ağırlığı
bile kaybedilmektedir. Bu yaşlardaki yetersiz ve dengesiz beslenme durumunda
fiziksel
gelişimin yanı sıra zekâ gelişimi ve öğrenme yeteneklerinin de olumsuz yönde
etkilendiği
görülmektedir. Daha sonraki yaşlarda çocukların fiziksel gelişimleri beslenme
durumlarının
iyileştirilmesi ile biraz da olsa düzelebildiği halde mental gelişimlerindeki
bozukluğun
yeterli ve dengeli beslenen çocukların düzeyine erişemediği görülmekte ve
bu durum okul çağında da kendisini göstermektedir.